Bir Dirhem Özgür İrade

Çok sevdiğim Jason Silva'nın "Shots Of Awe" isminde bir kanalı var Youtube'da. Jason, National Geographic'de Zihin Oyunları isimli programın hazırlayanı ve sunucusu. Bir videosunu burada sizinle paylaşmak istiyorum.



Video yaklaşık 3 dakika uzunluğunda. Ancak Jason'un seçtiği konudan bahsederkenki coşkulu haliyle birleşince, bende olduğundan daha uzun bir süre boyunca etkisini sürdürdü. Hala da sürdürüyor.

Videonun başlığı "Özgür İrademiz Var Mı?"

Önce "Özgür İrade" sözünün tanımına bakmak istiyorum sizinle birlikte. Extra link açma zahmetinden hepimizi kurtarmak adına, tanımı, Vikipedi'den olduğu gibi burada aktarıyorum:

Özgür irade veya erkin irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli elem ya da eylemleri gerçekleştirmede sergilediği kararlılık; belli bir durum karşısında, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksızın, karşılaştırma ve uygulama gücü; eyleme neden olan eylemi başlatabilen yetidir. İnsanın liberteryen manada bir erkin iradeye sahip olup olmadığı halen bir tartışma konusudur.

Paragrafta geçen erkin ve liberteryen kelimelerini günlük hayatta çok kullanmadığım için, hataya düşmemek ve düşürmemek adına tek tek anlamlarına baktım.

Liberteryen: Hür
Erkin: Liberal, Özgür

Kısacası hepsi, hür irade, özgür irade anlamına geliyor. Tanım paragrafının son cümlesinde, bu kavramın bağımsız varlığının hala bir tartışma konusu olduğundan bahsediliyor. Yani soru yine dönüp dolaşıp videonun başlığına dayanıyor. Özgür irademiz var mı?

Peki Jason, ne anlatıyor?
Açılış paragrafından itibaren anlattıkları şöyle:

"Eğer bilinç (farkındalık, şuur) gözlemleyen ile gözlemlenenin bir ilişkisi ise, o halde neredeyse sonsuza yakın bilinç olasılığının var olabileceğini düşünmek mümkündür" - David Lenson

"Şimdi kendimizi özerk, bağımsız, dinamik (eylem sahibi, hareket eden), özgür iradesi olan varlıklar olarak düşünüyoruz. Değil mi? Dünyayı geziyoruz ve hiçbirşeyin bizim üzerimizde bir tesiri olamaz çünkü bizler özgür irade sahibiyiz. Her an kim olduğumuza ve nereye gideceğimize karar verecek kapasiteye sahibiz. Değil mi? Tam olarak yaptığımız bu. Fakat aslında daha derine bakacak olursak şunu bulursunuz. Şu zihin ve farkındalık, süregelen dünyadan çok da bağımsız değildir. Başka bir deyişle bilinç bir ortak yapımdır. Farkındalık (şuur) gözleyen ile gözlenen arasında bir uyumdur (işbirliğidir).

Professor David Lenson bunu kitabında yazmış, öyleyse temelde bunun ne demek olduğuna bakalım. Aslında bu tek bir tür bilinç yok demektir. Bir yerde bir kavram vardır, ve bir insan vardır, bunu mekanla çarpın, bunu zamanla çarpın ve elinize kavramlardan ve kişilerden oluşan, muhtemel bilinçler içeren, ayrım ve kesişme noktaları olan bir bahçe çıkar. Söylediğim şeyi bir düşünün. Bilinciniz artık başka koşullar tarafından sağlanmıştır. Bilincimiz bulunduğumuz ve süregelen mekanla şekillenir. Başka bir deyişle, var ettiğimiz dizayn, karşılığında kendi yarattığımızın üzerine bizi var eder. Peki bu ne demek? Bu birlikte vakit geçirdiğiniz insanlar, kim olduğunuzu belirler demek. Konuştuğunuz lisan, dünya algınızı şekillendirir demek. İçinde yaşadığınız kültür, dünya görüşünüzü şekillendirir demek. Tanıştığınız insanlar da sizinle tanışıyor ve böylece sizi etkilerler. Bizler yönelimleri olan varlıklarız. Giyindiğimiz kıyafetler, üniformalar, dünyaya hakkında olan inancımızı yapılandırmaktadır. Demek istediğim, yazım biçimi bile nasıl düşündüğünüzü ve onu nasıl algıladığınızı değiştirebilir. Zihnin duvar kağıdı olan kavram bile gerçeği çok fazla etkileyebilir, bilinçliliği (farkındalığı/şuuru) etkileyebilir. Hatta kim olduğumuz ve ne olduğumuz, nerede olduğumuz ve nereye gidiyor olduğumuz tarafından belirleniyor.

Duvar kağıdı önemlidir değil mi? İçerideki dışarıdadır ve dışarıdaki içeridedir. Kendi kuyruğunu yiyen şu ejderha görselinde anlatıldığı gibiyiz. Eli çizen el resmini çizen orjinal el gibiyiz. Evet bu biziz.


Bu düşüncenin kıssadan hissesi nedir? Kendimize ait bir gerçeklik yaratabiliriz. Yaratıcı ve söze dayalı seçimlerimiz kendi kaderimizi yönetir. Tasarlıyorum öyleyse varım."


Şimdi sizinle birlikte kendimi samimiyetle düşüncelerimi paylaşmaya bırakıyorum. İstanbul'da yaşıyorum ve ne kadar özgür iradeye sahibim? Dünyayı geziyorum ve nelerden ne kadar etkilenmişimdir acaba şimdiye kadar? Birsürü insanla tanışıyorum ve onların üzerimde etkisi kadar benim onların üzerinde bıraktığım etki neleri ne kadar değiştirmiştir? Kullandığım dil beni nasıl şekillendiriyor? Dış dünyayla sosyalleşmeden önceki okul öncesi çocukluk dönemimde bile etkisi altında kaldığım olayları bugün özgür irademle değiştirip mi yarattım bu kendimi? Bu sorulara kabaca cevap verdiğimde bile, erkin bir birey olmadığım kanısına varabiliyorum rahatlıkla. Birbirimizi etkiliyoruz ve herşeyden etkileniyoruz. Bunu yolda bana çarpan adama kızmamayı tercih etmeyişimden, etkiye verdiğim tepkiden bile anlayabilirim. Bu kadar etkilenen bir varlıkken şimdi burada anlatılandan aldığım itme gücüyle, farkındalığımı neye yoğunlaştıracağıma dair küçük bir karar vermiş bile sayılabilirim. Dünyanın bana dayatmaya çalıştığı her türlü negatif sayılabilecek unsurdan, ahlaksızlık ve erdemsizlikten, savaşlar ve göçlerden ve onların üzerimde oluşturduğu tarifi mümkün olmayan üzüntüden, gidişatın hiç de iyi olmadığını düşündüren haberlerden, ve bunu körükleyen medyadan bağımsızlaşma yoluna girmek için, her duyguma dikkat kesiliyorum.

İki seçenek var. Ben ya bu işin altından kalkarım, ya da kafama huniyi takarım.

Nadin Nerjan





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimoza Mevsiminde Mimozalı Kadın

Yüzde Yüz Zomato