Halikarnas Balıkçısı

Koskocaman bir "Merhaba!". Öyle bomboş değil, kucak açmış. Yarım ağız değil, içi dopdolu bir merhaba. Hani sanki, onu bizzat yaşamayanların, kitaplarından, belgesellerden bildiği Halikarnas Balıkçısının o meşhur Merhaba'sından. Kalem adıyla Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in iç açan yürek taşıran Merhaba'sıyla Merhaba!

Musa Cevat nam çok yönlü bu adam, yine tesadüflerle çıkıyor karşıma. İçim coşuyor, çocuk oluyorum. Başlıyorum araştırmaya. Bu yaşta çocuk olmak biraz fazla yoruyor bedeni belki ama durmuyorum. Doğum tarihi önce çok sevindiriyor beni çünkü aynı dün doğmuşuz onunla. Denizi, doğayı, sanatın her türlüsünü, üretmemeyi, yazmayı, yerinde duramamayı beraberce sevmişiz, o benden, ben ondan habersiz. En önemlisi de Ege aşkı balıkçının. Tarihe mitolojiye olan sevgisi, ilgisi, birçok dile hakimiyeti, bütün bunları kullanarak ve bunlara cesareti de katarak, insanlarla kurduğu ilişki, ve öncüsü olduğu mavi yolculuklar. Mesela, o zamanlar, 1950'ler, büyük tekneler yok, banyolar, rahat yataklar olmadan, Ege'yi günlerce kıyı kıyı gezmek ne demek? Teknede kendisi gibi düşünen dostlar, hümanist aydınlarla, Sabahattin Ali'lerle denize, rüzgara, gece olunca yıldızlara bakılıp anlatılan yazılan hikayeler... Bunları düşünüp, hem denizde, hem o zamanda, hem de onlarla birlikte olmak istiyorum.

Balıkçının beni coşturan çocuksu sevincini ilk kitabıyla takibe almaya karar veriyorum. Elimde Aganta Burina Burinata. Kahramanı Mahmut'un yalakta yüzdürdüğü oyuncak teknesinden başlayarak sadece 40 sayfa sonra o ve ustasıyla birlikte kendimi "Aganta Burina Burinata!" diye bağırırken buluyorum. Hiç yaşımda değilim, yine çocuk gibiyim.

Ve telefon çalıyor. Meltem arıyor. Kaldığım yerden çocuk sevinciyle açıyorum telefonu. Bana bir müjde veriyor ki, aklım çıkacak gibi şimdi. "Sana bir haberim var", diyor, "Kitabım basıldı, PotiKare'den çıktı. Halikarnas Balıkçısı."

Elinde tutup uzun uzun resimlerine baktıkça okudukça, Balıkçı'nın dediği gibiyim şimdi. "Ölmeden önce insan yaşar a!" der ilk romanında. Şu an yaşadığımı hissediyorum. Böyle güzel haberler için, güzel tesadüfler için, nereye büyüdüğümü unutup, çocuk gibi kalmak için. Meltem'in kaleminden Arda'nın hikayesini okumak, büyüklere has dayatmaları karada bırakıp, balıkçıyla yelken açmak için, içten içe özeniyorum bildiğin, çocuk kitabında Arda olmak için!

Şimdi Bodrum'a varsam, yokuşbaşında Balıkçı'ya selam eder gibi dursam. Üstat'tan şu dörtlüğü bir kez daha okusam:
MERHABA!
Yokuş başına geldiğinde Bodrum'u göreceksin,
Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin.
Senden öncekiler de böyleydiler,
Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. 


Heybemde kitaplarım, bir tekneyle yelken açsam, sularda uçsam şimdi... Dostum Meltem gibi geçmişten gelenleri gelecek nesile aktarmak için ilham veren perilerin izinden gitmek için, ne yapsam? Ne yapsam...


Nadin Nerjan





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimoza Mevsiminde Mimozalı Kadın

Yüzde Yüz Zomato