Görme Yeri: Tiyatro

Antik Yunan'dayız şimdi. Milattan önce 500'ler. Yani bundan yaklaşık 2500 yıl öncesi. Çok tanrılı din inancının hakim olduğu günler. Tanrıların tanrısı Zeus'un en popüler zamanları. Demokrasinin, felsefenin, mimarinin ve tiyatronun temellerinin dayandığı günler. İzlerine bugün dahi her yerde ve her alanda rastlanan yüce bir medeniyet. 




Zeusun sayısız çocuklarından Dionysus'a geliyoruz. Bu kızgın tanrının belki de söz geçiremediği tek zevcesi Hera, onun Semele'ye aşık olduğunu öğrenince, Semele'yi yakarak küle çevirir. Fakat Semele'nin karnındaki 7 aylık bebeği Dionysus'u Zeus kurtararak baldırında saklar. Böylece Dionysos Zeus'un baldırından doğar. 



Kendisini kutsamak için her yıl bağbozumunda dini törenlerle, daha sonra ise festivallerle kutlanmaya başlanır. İlk başlarda bu festivaller agoralarda, yüksek bir platformun üzerinde, temsili birer dini oyun sergilenerek tek kişinin konuşmasıyla yapılır. Halk bu platformun çevresine dizilir ve temsili bu şekilde izler. Daha sonraları bu monologlara ikinci bir kişi katılarak dialoglara dönüşür. O dönemdeki bu gösterilerin amacı insanları bilinçlendirmek ve eğitmektir. 


Bunu en net haliyle tragedyanın ilk tanımını Poetika adlı Eseriyle Arsitotales yapmıştır. Ona göre tragedya, ahlaki yönden ağırbaşlı, başı ve sonu olan belli bir uzunluğu bulunan bir hareketin taklidi idi. Tragedyanın görevi seyirciye acıma ve korku duyguları aşılayarak ruhu tutkulardan arıtmaktır. 


Yazılarımda şöyle bir geriye gidiyorum. Dionysus'u daha önce nasıl andığımı bir kez daha okuyorum. Çok yönlü Tanrı. Olimposun oniki tanrısından biri Dionysus, medeniyetin destekçisi ve barış aşığı, tepki ve direnç temsilcisi, bağ bozumu tanrısı, şarap tanrısı ve son olarak da tiyatronun doğuşunun ve temellerinin atılışının atfedildiği tanrı. Pat diye bugüne sıçramak gibi olmasın ama hani kadın olsa Ashford&Simpson "I'm every woman"ı ona yazmış, Whitney ve Chaka da onun için söylemiş diyeceğim. 



Gerilerden bugüne gelmeye devam ederken Roma çıkıyor karşıma. Güce sanattan daha çok değer verildiği bir akım alıyor sahneyi. Sahnelerin yerini ise hipodromlar ve arenalar... 



Fakat tiyatro bu dönemin çöküşüne, ve daha sonrasındaki Orta Çağ'a bile direniyor. Sönmeye yüz tutmuş bile olsa, özellikle orta çağın sonlarında, İncil'den bölümlerin temsilleri sahneleniyor, önceleri sadece kiliselerde. Daha sonraları ise haklın eline geçiyor. Acılı, sancılı, inişli çıkışlı günlerinden sonra, sanatın ve sanatçının kardeleni Rönesans günleri geliyor. Avrupaya sıçrayarak, sanat eserlerinin en verimli döneminde, resmin, heykelin ve mimarinin yanında yerini alıyor tiyatro.

15. yüzyılda, İtalya'da Plautus, Terentius ve Seneca'nın oyunları yeniden okunmaya başlıyor ve yüzyılın sonunda bu yazıların oyunları önce Roma daha sonra Ferrera'da sahneleniyor. 1414'te, Romalı mimar Vitruvus'un Mimarlık üzerine adlı kitabı keşfediliyor ve Avrupa dillerine çevriliyor. Bu yapıta dayanılarak İtalya'da Roma tiyatroları inşa edilmeye başlanıyor. Avrupa'nın günümüze ulaşan en eski kapalı tiyatrosu, Venedik'li mimar Andrea Palladio'nun tasarlayıp, 1585'te Vincenzo Scamozzi'nin tamamladığı Olimpico Tiyatrosudur. 


Yukarıdaki resimde benim gördüğüm sadece bir tiyatro sahnesi değil. Bir varoluş sürecinin geldiği noktadır. Kendisinden binyıllar önce fikir temellerinin atılarak uygulanmaya alındığı bu sanat dalının, dekorla, kostümle, çeşitli tamamlayıcılarıyla, bugünkü tanımı ile olmazsa olmazlarıyla geldiği noktadır.

Tarihinden bugüne, anlatmakla bitmeyecek gibi görünüyor tiyatro konusu. Binlerce yıllık bir tarih söz konusu olunca, sanatla, yaratıcılıkla, öğreticilikle iç içe yaşayan toplumların, medeniyetlere yön veren, onları geliştirmeyi, düşündürmeyi amaçlayan bu oluşumun hafife alınmayacak kadar önemli, hatta daha derin bakacak olursanız, birazdan da fazla ulvi olduğunu söylemek hayli yerinde olur. 

Gelgelelim memleketimize. Anadolu topraklarında, nerelerde kaç tane antik tiyatro bulunuyor merak ettim ve şöyle bir araştırdım. Bakın bulduklarıma:

Karia (Muğla), Ionia (Aydın, Selçuk), Lydia (Antalya, Kaş), Lykia (Aydın), Aiolis (Manisa), Mysia (Çanakkale), Troyas (Assos, Çanakkale, Behramkale, Truva, Ayvacık), Bithynia (Bolu, İzmit, Sakarya), Pyrgia (Kütahya), Pamphylia (Aspendos, Antalya, Serik), Kilikia (Mersin, Anamur), Pantos (Zile, Tokat). Bu yöre ve bölgelerdeki toplam antik tiyatro sayısı, kullanılmayan durumda olanlar dahil, 206. 

Toplumlar ve inşaat tarihinden bahsediyorum gibi görünse de şimdi işte sıkça söylemekten çok hoşlandığım bir sözü yinelemenin tam zamanı bence:
"Önce fikir vardı." Evet tiyatro bir fiikirdi, uygulanmaya koyulduğu andan itibaren kendine bir ev aradı, o evi buldu. Akustik bir yapı şartı gözeterek en önden en arkaya kadar tüm izleyicilerin duyabileceği şekilde, kısacası eşitliği de gözeterek, sanatın herkese ulaşma felsefesini ön planda tutarak, antik tiyatrolardan başladı. Sonra susturuldu, sonra esir esildi. Amaç hep aynıydı; analitik düşünmeye ve düşündürmeye meyli olanlar, düşünmesin ve düşündürmesin. Oysa düşünce de insan yaşadıkça yaşar ve geliştikçe gelişir. Engellemek, sadece o gelişimi geciktirmek demektir.

Dünyada Tiyatro bugün ne durumda?

Rönesans'tan bugüne dimdik ayakta kalarak eserler veren, Moliere, Gorki, Lorca, Gogol, Çehov ve tabii ki Shakespeare gibi bilindik yazarların eserleri dışında yüzlerce yazar ve eser, bu dönemin öncesine ve yakın döneme damgasını vurmuştur. Bugün ise Batı'da en ünlü tiyatro sahnelerinde gösterime giren oyunlar, opera ve müzikaller için çoğunlukla birkaç ay hatta birkaç yıl öncesinden bilet almak gerekiyor. Tarihin zorlayıcı etkisinden kurtuluşuna, sanatın dokusuna uygun hale getirilişine ve bu çabanın sonucuna yaraşır halde, şaşalı binalarda yuva bularak belli bir zümrenin erişiminde oluşuu sonuna kadar haketse de bu durumun ülkemdeki izdüşümünden memnun muyum bilemedim şimdi. 

Türkiye'de bilinen ilk eser İbrahim Şinasi Efendi'nin Şair Evlenmesi'dir. Bu oyunda da yine toplumsal bir yanlışa değinilmiştir. Görücü usülü evlenme üzerine kurulu konusunun yanısıra, Şinasi bu komedi ile, din adına oynanan oyunları ve ikiyüzlülükleri de vurgulamıştır. Kanımca, kendi dönemi için hayli cesur ve hatta bugün için bile fazla cesur bir giriş yapmışız bilindik anlamda tiyatro dünyasına. Ve yine dünyada olduğu gibi burada da öğretme ve düşündürme amaçlı. 

Bu yazıyı okur okumaz, merak edip, tam da gününde Dünya Tiyatro Günü'nde tiyatroya gitmek isterseniz ne yapmalısınız?

Çok basit ve genel haliyle www.istdt.gov.tr'yi veya www.biletix.com'u tıklamalısınız. Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir, Adana, Trabzon, Van, Diyarbakır, Konya, Sivas ve Kocaeli'nde iseniz rehberiniz bu link: www.tiyatrotarihi.com

"Çok gaza geldim daha da deşerim" diyorsanız, haritadan Dormen Tiyatrosu'nun, Kenter Tiyatrosu'nun, Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan Sahnesi'nin yerlerini bulabilirsiniz. Şan Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi'ne ne oldu diye araştırabilirsiniz. 

"Ben zaten bunların hepsini biliyorum", diyorsanız, sizin Dünya Tiyatro Günü'nüzü en içten dileklerimle kutluyorum. 

Sanatla kalın...
Nadin Nerjan       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimoza Mevsiminde Mimozalı Kadın

Yüzde Yüz Zomato